“ucuz şarkı” 6 şubat 2015
- vagonnecmi
- 10 Eyl 2023
- 2 dakikada okunur
dünlere bakıyor, o günlerin garabetinden bugünlerin akıbetini çıkarıyordum.
vardı kendime göre bir hâlim, güzel sayılmazdım ama pek de fena değildim.
kirleneceğini bile bile ayakkabılarımı siliyor,
bozulacağını bile bile yatağımı topluyor,
yağlanacağını bile bile saçlarımı yıkıyordum.
aynanın ve annemin gördüğü gibi göstermeyecekti beni başka gözler,
siyah renk eskiyecekti üstümde başımda.
gri okul pantolonumu giydiğim son günlerdi.
sabahın körü çıkmıştım dersaneden, bir başka yoklamaya yetişmeye.
gri kapalıydı bulut kaplıydı yağmurluydu gök.
kulaklığımda teoman-“martılar çığlık çığlığa” ve bense mudanya “sahilde bir sarhoş.”
tezer özlü eksik olmuyordu çantamdan, “yaşamın ucuna yaptığı yolculukta” pavese’nin izini sürerken.
kimine göre sürter kimine göre sürünürken ama henüz sürdürürken yazmayı ve yaşamayı.
binilecek bisikletler, yaşanacak günler olduğunu, sevişilecek insanlar tanınacağını bana da öğretirken.
céline “”gecenin sonuna yollanırken” diğer yandan, velev ki diyordum ben de çıkacağım yola ya da yoldan.
ya da “yeraltı adamının” yanına bir döşek atardım, oturur bunları yazardım da dostoyevski imza atardı altına.
ya da sertab olurdum “iyi ki dönerdim bu yolun başından.”
bir de olanca yaşımla bir kıza aşıktım.
yağmur yağsa da diyordum bari sırılsıklam aşık olmuş olsam.
ibrahim erkal da hayattayken henüz “ve çare gelmiyorken ne ağlamaktan ne de bir pantolon bir ceket çıkıp gitmekten,” buralar dediğim her nereler varsa.
daha bir sürü şeyler de düşünmüştüm o sabah.
neyse, bur’da keseyim.
tartışmıştık yine ayrılmıştık küçük hanım’la.
öyle bir ayrılıyorduk ki her seferinde, ikimiz de hem terketmiş hem terkedilinmiş.
lisenin bahçesindeydi ziyarete gelmişti arkadaşlarını leyla.
ne kırmızı şişme montu ne de gri kabanı vardı oysa, yine de tanımıştım onu üçüncü katta bir pencereden.
bak demiştim, çok aşıktım işte şu krem rengi trençkotlu kıza,
düpedüz yalan söylemiştim oysa. hâlâ aşıktım ona baya baya…
hem vişne hem portakal hem soğuk çay, hatta bir keresinde sıcak çay.
enerjiler asitliler neler neler, çokça içiyordum hepsinden.
hepsi vodka yüzündendi.
bitirilmesi gereken bir okul ya da kazanılması gereken bir okul, bunlar değildi mesele, terkedilmesi gereken bir şehir vardı.
kalkmayacağı bir dansa davet edeceğim o geceye giderken leyla’yla önümüzdeki yaz, “senin sokakların beyninin içinde” diyecekti bana.
“ve nereye gidersen git hep oralarda yürüyeceksin.”
her zaman haklıdır leyla.
kendisi mi yazmıştı bir yerlerden mi bakmıştı hasan, bilmiyordum, hiç sormadım.
attila ilhan yanılmıştır böyle bir sevmek görülmüştür, demişti öyle okumuştum.
didik didik etmiştim ozamanlar “kimi sevsem sen” kitabını.
kimi neyi bilmem, demiştim, böyle bir sevdiğim görülmemiştir.
bütün dengesizlikleri eşit ağırlık sınıflarında çözmeye çalışıyordum, beyhudeydi.
tersinden inanıyordum hayatta formüllere.
bilip çözmekten değil çözüp keşfetmekten yanaydım.
ve tabii zaman israfıydı bu yol da ama n’apabilirdim ki eldeki bu hayatla, komşudan bir onluk mu alabilirdim?
o da fayda etmezdi…
silkeli ekmek kırıntılarına gelen serçelerle dolu deniz kıyısındaki bankta siktiretmişken geometri kitaplarını çantamdan, çıkarır özdemir asaf’ı maviyi göremeyen kuşlarla kıyaslardım r diyemeyen şairi.
ben dilim dönse bile “r” diyemezdim oysa, hepsinden daha acıklıydım.
sonra bir akşam vakti aynı deniz kıyısında, artık olmayan bir restoranın kapalı korunaklı sıcağında yerken yemeklerini içerken kadehlerini iş çıkışı insanları, kokona bir kadın belirip arkamda toy görüp beni geldi yanıma, bir sigara soluklanmaya.
haklıydı toydum bomboktum elimde bira şişesi ağzımda sigarella.
bir şarkı adı söyledi bana derdini anlatan, hadi demişti sen de bir ucuz şarkı yaz bana.
karala yaz çiz saçmala.
ıslıkla ritim tuttum başladım kağıda akmaya:
“yüreğinden sil söküp at zor olsa da
sana bir şarkı söylerim ah son olsa da
gün gelir de sözler of unutulsa da
çıkıp gittiğin yer hep boşluk kalıyor”
benzememişti bana benden çıkan ve şimdi yıllar sonra karşıma çıkan, bir ıslığın dandik ses kaydı bir kötü dörtlük ve bir karede ben:
“ucuz şarkı” 6 şubat 2015
tolga çektiydi fotoğrafımı onun odasında, elimde onun gitarıyla.
Comentarios